Basayev’i kahreden sessizlik
Çeçen Komutan Şamil Basayev, Çeçenistan’daki zulmün Kosova’dakini 20’ye katlamasına rağmen bütün dünyanın meseleyi “Rusya’nın içişleri” diyerek geçiştirmesinden yakınıyor. Basayev’i asıl kahreden şey ise, İslam ülkelerinin içine gömülmüş olduğu derin sessizlik. İşte Basayev’in kendisi ve Çeçen savaşıyla ilgili açıklamaları:
Şamil Basayev kimdir, kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Ben 37 yaşımdayım, Abhazya’nın Gürcistan’a karşı verdiği bağımsızlık mücadelesine bilfiil katılmış bir kızla evliyim. Bir oğlum, üç de kızım var. Bu yeni savaş başlamadan kısa süre önce ikinci kez evlendim, fakat bundan çocuğum yok.
Şirvânî isimli bir kardeşim olup, o da ünlü kumandanlardandır ve savaşta benim yanımda mücadele etmektedir.
Moskova’da yüksek tahsil gördüm, sonra Sovyet ordusunda askerlik yaptım; daha sonra da Moskova’da ticaretle meşgul oldum. Abhazya’da bağımsızlık mücadelesi veren kardeşlerimize yardım etme şerefine nail oldum. Keza, Karabağ’da Ruslara karşı yapılan mücadeleye de katıldım.
1991’de Sovyetlerin dağılması üzerine Çeçenistan’a döndüm ve birtakım askerî birlikler teşkil ettim, onlar Afganistan’da eğitildiler ve Tacikistan’daki mücahitlere destek vermek için oraya gönderildiler. Her zaman olduğu gibi Çeçenistan’da olaylar çabuk gelişti ve Başkan Cevher Dudayev Çeçenistan’ın bağımsızlığını ilân etti; böylece benim çalışmalarım da bizatihi Çeçenistan’a yöneldi ve ülkemde “Özel Mücahit Birlikleri” teşkil ettim ve onları, Rus gizli örgütleri ile Rus ordusuna karşı mücadelede yönettim.
Savaşın yoğunlaştığı (1994–96 Savaşı) sıralarda Vedeno cephesindeki birliklerimize kumanda ettim. Rus şehri Budennovsk’a yapılan ünlü ve başarılı eylemi idare ettim. Savaşın sonlarına doğru, Grozni’deki Rus işgal ordusuna karşı girişilen taarruzda görev alan 11.000 kişiden oluşan Çeçen Millî Ordusu’na kumanda ettim. Bu harekât Rusya’yı, mücahitlerin isteklerini kabule ve Çeçenistan’ı boşaltmaya mecbur etti.
Düşmanın hava kuvvetlerini ve karadan fırlatılan imha edici silahlarını kullanması karşısında dağlardaki vaziyetinizi nasıl görüyorsunuz? Dağlardaki konumumuz Grozni’dekinden daha iyi ve daha sağlam.
Allah’a, bizi mü’min kullarından sayması ve bizi koruması için dua ediyoruz, zira biz biliyoruz ki “Allah insanları korur” . Peygamber (SA), ‘ancak O’na iltica etmekle huzura kavuşulabileceğini’ söyler: “Allah bize yeter, O herşeyi görür ve bilir”.
Çeşitli medya organlarında, ‘mücahitlerin Grozni’den çekilmeleri’, Rus ordusunun bir zaferi olarak değerlendirildi ve Rusya Devlet Başkanı Putin, orduya teşekkür etti. Keza, geri çekilme sebebiyle, şehirde kalan savunmasız insanların Rus askerlerinin insafına terkedildikleri söyleniyor. Sizin görüşünüz nedir?
Başarılı bir geri çekilme, mücahitler için zaferdir. Biz, takriben 100 bin mevcutlu bir Rus ordusu tarafından gerçekleştirilen üç kuşatma çemberini kırmayı başardık. Hava kuvvetleri, zırhlı araçlar ve topçu birlikleri tarafından korunan ve bu sayede kuşatmayı, şehrin her bölümüne teşmil etmeye ve takviye etmeye bol bol zaman bulan Rus ordusuna karşı yaptığımız bu yarma harekâtını zafer olarak görüyoruz.
Bizim başarılı çekilişimiz, Rus komutanlığı için bir şamardır; zira onlar, hiçbir mücahidin şehri terketmesine izin verilmeyeceğini, her mücahidin ya öldürüleceğini ya da esir edileceğini söylüyorlardı. Rus ordusu, bir sineğin bile şehri terkedemediğini söyleyerek övünüyor. Peki o zaman biz bu çok sayıdaki kuşatma hatlarını nasıl yardık ve Grozni’nin güneyindeki köylerde çok sayıda Rus askerinin ölümüne sebep olan başarılı pusuyu nasıl kurduk? Bu aşağılayıcı hezimete rağmen Ruslar hep zaferden bahsediyorlar. Allah için bana söyleyin, zafer bunun neresinde?
Çeçenistan’daki olaylarla ilgili olarak Rusya Devlet Başkanı Putin, haberleri “black out=karartma” yaparak gerçekleri tahrif ediyor ve casusluk uzmanı olduğunu gösteriyor. Şayet o, Gerçekten zafer kazansaydı, bağımsız medyaya mensup muhabirlerin Çeçenistan’a girmesine izin verirdi. Putin çok iyi bilmektedir ki bağımsız medya, hezimete uğramış perişan durumdaki Rus askerlerinin vaziyetlerini ortaya koyacaklardır. Bu sebepten o, (gerçeklerin yansıtılmaması için) baskı altındaki bağımlı muhabirlerin görev yapmasına izin vermekte ve haberlere ambargo koymaktadır.
Mücahitlerin çekilmesiyle sivillerin zarar gördükleri iddiasına gelince; bize göre bu, utanç verici bir ifadedir ve gerçekle ilgisi yoktur. Herkes bilsin ki bizim asıl çekilme sebebimiz, sivillerin hayatının korunmasına ve muhasaranın kaldırılmasına mütealliktir. Rus askerî yönetimi, masum insanların suçlanabilmesi için faal sivilleri hedef tahtası haline getirdi; keza sivilleri kendi barbarlığının hedefi yaptı. Ama, Birleşmiş Milletler bunu hiç takbih etmedi.
Ruslar masum insanları katlediyorlar ve bundan mücahitleri sorumlu tutmak için şayialar yayarak hedefi şaşırtıyorlar: katliamlardan mücahitler sorumludur! Rusların Çeçen halkına karşı kullandıkları bu uygulamalara, mücahitlerin Rusya’ya karşı yaptıkları mücadeleler sebep değildir; zira Çeçenler Müslümandır: Çeçenlerin algıladıkları İslam, Çarlık’ın, Bolşeviklerin ve Komünistlerin yönetimleri altında oluşan nefret ateşini körüklemektedir. Rusların intikam saldırıları, mücahitlerin Grozni’yi boşaltmalarından sonra başlamadı, bilâkis 4 asır önce başladı.
Herkes gerçekleri bilmeli ve tarihi incelemelidir: Ruslar daha ne vakte kadar Müslüman Çeçenlerden intikam alacaklardır?
Grozni’den çekilişinizi acele yapılmış bir harekât olarak kabul ediyor musunuz?
Çekilmeyi aceleye getirmedik. Bilâkis, önceden planladığımızdan bir ay fazla kaldık. İlk planımız 25 Ramazan’da şehri muhakkak terketmek yönündeydi, ama bu süreyi uzatarak, Rusların şehri ele geçirmek için düzenledikleri saldırıların hepsini püskürttük ve onların kararlaştırdıkları (işgal tarihlerini) her defasında bozmayı başardık.
Yaralanman ne tür bir yaralanmaydı?
Başkentten çekilişimiz sırasında ayağımın ucu bir kelebek-mayın tarafından yaralandı. Bu, iltihaplandı ve ayağımın alt bölümü kesildi. Şifa veren Allah’a hamdolsun.
Bu durum hareketlerinizi kısıtlıyor mu?
İnşaallah yaralarım tamamen iyileşirse, durumumu daha iyi anlayabileceğim.
Geri çekilmenin taktik bir sebebe müstenid olduğunu söylediniz. Gelecek için ne düşünüyorsunuz, Ruslar karşısında dağlardaki üslerinizin güç ve imkânları nasıl?
İnşaallah bütün şehirleri kurtaracağız. Şimdiye kadar gerilla taktiklerini tam anlamıyla uygulamadık, konvansiyonel yöntemleri kullanıyoruz. Böylece, savunma hatları kırılan düşmanla yüz yüze geliyoruz. Bundan sonra gerilla taktiklerini de uygulayacağız, zira bu yöntem, müstahkem üslere bağımlı değil ve seyyar saldırılar, önceden öngörülen plan muvacehesinde düşman hatlarının arkasına sarkarak mücadele etmeyi mümkün kılıyor.
Çeçenistan’daki mücahitler Afgan cihadından ders aldılar mı?
Mücahitler niçin kendilerini sadece silahlı mücadeleye konsantre ederek elde ettikleri zaferin meyvelerini heba ettiler? Evet, Hattab, Yakub el-Ghamidî ve onun yardımcısı Abu Waled el-Ghamidî’nin Afganistan’da cereyan eden olayların ayrıntıları hakkında verdikleri bilgilere dayanarak istifade sağladık. Zaten biz ilk savaştaki (1994–96) kendi cihadımızdan da ders almıştık ve bu, tek başına bizim için yeterlidir. İçinde yaşadığımız ve peşinden gideceğimiz hakikati göstermesi için Allah’a dua ediyoruz. O zamandan beri bizler hem şahsî olgunlaşmayı hem de irfan sahibi olmayı ihmal ettiğimizin farkındayız; cihat esnasında mü’minlerin en iyi şekilde terbiye edildikleri bir sır değildir ki orada herşeyden önce doğruluğun ve Allah’a teslimiyetin mânâsı, Allah korkusu, Allah için sevme ve Allah için nefret etme öğrenilir. Bunların hepsi, inancımızın ve ideolojimizin köşe taşlarıdır ve bizi zafere götürecektir. Cihat mektebi, Peygamber’in (sav) ashabını sürekli şekilde eğittiği mekteptir, orada nazarî ve amelî terbiye iç içedir. Neye ulaşmak istiyorsak tam öyle; vizyonu teorik prensiplerle sınırlı olan insanlar, bunları tatbik etmedikleri müddetçe asla zafere ulaşamazlar. Ben inanıyorum ki bu, hiç kimsenin inkâr edemeyeceği en derin gerçektir.
Hattab’ın Mashadov’la olan anlaşmazlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle hiç birimiz melek değiliz, insanız ve anlaşmazlığa düşmek de insanlara mahsus bir niteliktir. Peygamberimizin sahabelerinin bile kendi devirlerinde ihtilafa düştüklerini söylersem haklı olmaz mıyım? Ama benim vurgulamak istediğim husus şudur, bir insanın kalbi Allah’a ne kadar yakın olursa olsun, buna rağmen uyuşmazlık denen şey insanın tabiatında vardır. Biz hepimiz Başkan’ın emri altındayız, o mücahitlerin tartışılmaz biricik kumandanıdır.
Salman Raduyev hakkında Rusların verdiği haberler doğru mu?
Hangi haberlerden bahsettiğini bilmiyorum, zira Rusların yalanları pek çoktur. Ben size, Salman Raduyev’in dağlara çekilmeden önce, Gudermes şehrine sızdığını ve orada Rus karargâhını tahrip ettiğini haber verebilirim.
Çeçen komutanlar arasında ihtilaf olduğu yönündeki haberler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Ben bu haberi saçma buluyorum. Çeçenistan dışındaki kardeşlerimizin bu konuda ne düşündüklerini bilmiyoruz. Görüş farklılıkları vardır, ama bunlar her hangi bir durum tespitine mütealliktir ve ihtilaflı pozisyonlar değildir. Şayet biz farklı görüşlere sahip olmazsak değişik görüşlerden faydalanamayız. Peki öyleyse, “Şûra Yöntemi” ni niçin uyguluyoruz?
Taliban’ın Dışişleri Bakanı, Afgan Yönetimi’nin imkânlarını Çeçen mücahitlerin emrine sunacağını açıkladı. Bu konuyu biraz açar mısınız?
Afganistan tarafından Çeçenistan’ın bağımsızlığının tanınması ve Kâbil’de Çeçen büyükelçiliğinin açılması çok yararlı oldu. Diğer İslam ülkelerinin de bunu izlemelerini ümit ediyorum.
Size Suudî Arabistan’dan yardım ulaştığı doğru mu?
Şu ana kadar, resmî yönetimden herhangi bir yardım almadık.
Çeçenistan’da ne kadar yabancı mücahit var?
Sayı çok az. Bu cihatta Arapların bize katılmaktan imtina etmelerini Arap çölü üzerinde bir kara leke olarak değerlendiriyoruz.
Çeçen Devleti kurmak için kanunî, hukukî ve finansal gereksinimlere cevap verecek şekilde planlarınız var mı?
Şu anda uygulamada olan planımız yok. Her zaman olduğu gibi umut ve arzu var. Şayet biz bunu yapmaya yönelirsek, Müslüman alimlerin fikirlerinden ve Müslümanların yoğun finansal desteklerinden yararlanırız. Bütün planlarımız, modern bir millet için ihtiyacımız olan mekanizmaları inşa edebilecek kaynakların kullanılabilirliği hakkında tam bir inceleme yapılmasına mütealliktir. Çok zamana ihtiyacımız var, ama zamanımız da yok, inşaallah İslam alemindeki kardeşlerimiz bu görevleri üzerlerine alacaklardır ve bu ümmetin bir bölümü ile bütün dünya Müslümanlarının dayanışmasına ihtiyaç vardır. Ülkeyi yeniden inşa etmeye uğraştığımız için yardımda bulunmazlarsa, biz burada yok oluruz.
Gelecek için beklentileriniz nelerdir?
Biz bu savaşa her yönüyle hazırdık. Çok beklentilerimiz olduğu gibi, onlar için uygun formüllerimiz de vardır. Beklemediğimiz şey, Batı’nın da yardımıyla Rus ordusu, dünyanın gözü önünde tam bir soykırım savaşı uygularken, İslam âleminin derin bir sessizliğe gömülmesidir. Bizim başımıza gelenler, Kosovalı kardeşlerimizin başına gelenlerden 20 kat daha ağırdır; onların meseleleri sırasında bütün dünya Sırpların hareketini takbih etti ve Müslümanlar da samimi bir şekilde ve kayıtsız şartsız destek verdiler. Bizim Çeçenistan’daki durumumuz daha kötü, düşmanımız daha acımasız ve sivil kayıplarımız oradan kat kat fazla. Buna karşılık Çeçenistan Kosova’ya nispetle daha bağımsız bir millet, ama bütün bunlara rağmen dâvâmız her yerde Rusya’nın iç meselesi olarak kabul edildi. Gayrimüslim ülkelerin tutumlarını kendi yaklaşımlarına göre anlayışla karşılamak mümkün, fakat İslam ülkelerine ne oluyor? Ümmetin meselelerini hangi kıstaslara göre değerlendiriyorlar? İnsanların karşılaştıkları zorlukları Allah bilmiyor mu?